2 Mart 2020 Pazartesi

Dilek hakkı

İnsanların çoğuna dilek hakkı versek, büyük ihtimal alacağımız cevapların büyük çoğunluğu sadece materyaller üzerine kurulu olacak. Benimse tek dileğim daha farklıydı.

Belki de bu hikayenin başlangıç noktası "bir fikri ne kadar çok söylersen, o kadar çok inanırsın" cümlesinin ana fikriydi. Burayı hep aynı nedenden ziyaret etsem de benim de olağan dertlerim var ama onları basit bir şekilde çözebilmenin yanında bu problemi bir türlü çözememek kafamı karıştırıyor. Her seferinde yanlış insanı, yanlış bir şekilde vs isteme imkanım yok bence. Elbette benim de yaptığım hatalar vardır ki çoğunu zaten biraz olgunlaşmaya başladıktan sonra anlamaya başlıyor insan. Sadece hep merak ettiğim her seferinde mi aynı?

Tamam bazen bu dilek hakkımı zaten olmayacak kişiler üzerinde seçmiş olabiliyorum ama hikayenin sonu gayet güzel. Bazen insanlar yerine kendimi koyup hayaliyle mutlu oluyorum. Her ne kadar dışarıdan bakan biri için çok olumsuz bir tablo çizsem de kendimi şanslı gördüğüm bir nokta var ki o da hala sevebiliyor olmak.

Bence bu özellik çoğu şeyden kıymetli. Çünkü günümüzün sağa-sola kaydır ilişkileri içerisinde hala sevebilen bir insan olmak gayet güzel bir şey. Herkesin bir alıcısı vardır mottosu ile günümü beklemek yerine deniyorum ama belki de bazen geri çekilmek gerekiyordur. Kendi kafamdaki düşünce her zaman keşke demek yerine iyi ki yaptım olsa da bu sefer geri çekilmeyi düşünüyorum. Çünkü bu işler artık serap görmeye döndü. Ben koştukça hedef yok oluyor. Belki de gerçekten olması gereken bu.

Bu blogu okuyan biri olarak belki de tek derdimin bu olduğunu düşünüyorsan bir nebze de olsa doğru bir düşünce içerisindesin. Geriye dönüp baktığımda yapmakta ya da yapmamakta pişman olduğum çok az şey var. Şu an ki durumuma baktığımız vakitte yorucu ama güzel ve eğlenceli geçen bir kariyer, güzel insanlar çevremde, gri bir vespa ve bir sokak kedim var.

Yıllar boyu kendimle bir çok psikolojik savaş veren ve nispeten de olsa bunu aşan biri olarak, hayatımdaki eksikleri yavaş yavaş doldursam da yalnızlık kısmı biraz boktan. En basitinden bahsetmek gerekirse mutlu bir haber için telefonu eline aldığında paylaşacak özel biri yok.

Özet geçmek gerekirse sene oldu 2020 yine bir dileğim bakalım bu sefer neler olacak? Bu sayfaya mutlu mu döneceğim yoksa yine yayından çıkardığım ya da sildiğim metinlerden mi olacak? Yeni gelen biriysen ve sana bir örnek vermem gerekirse bu sayfada on yazı görüyorsan onun gerçek sayısı en az otuzdur. Bunun sebebi ise hayatıma giren ya da bana dert yaratıp kendimi buraya atmayı sağlayacak şeyleri sağlayan sebepleri artık hayatımda görmek istememem.

Yeni başladığımız hikayenin sonunu ben de acayip merak ediyorum....

4 Haziran 2018 Pazartesi

Uzun zaman oldu...

Kendime yazı yazmak için şarkı ararken "Haftalık Keşif" listeme bakıyım dedim. Demez olaydım... Listem Eminönü nüfusu gibi olmuş Arap rapçiler, Adanalı rapçiler vs sonrasında türküler falan var... Çok garip kafalar yaşıyormuşum ya la.

Candan Erçetin şarkılarının eşlik ettiği bugünkü yazıma hoş geldiniz. Bu şarkıyı hep 2000 li yıllarda yazlıkta dinlediğim için şu an kesik bir Ayvalık Tostu kokusu geldi.

Hayatımdan gereksiz insanları çıkartmanın mutluluğu ve bunu gayet sakince yapmanın gururuyla bu sefer buradayım sevgili insancıklar. Gitmeleri mutluluk yarattı mı? Her ne kadar yalnızlığıma yalnızlık katmış olsam da en azından bana kendimi kötü hissettiren ya da beni aşağıya çeken birileri artık yok. Hayatımda diğer değişen şeylere gelirsek artık işe girmiş bir insan evladıyım... Onun haricinde artık yalnız kalmamın nedenini biraz kendimde aramaya başladım. İnsanlarla sosyalleşmeyi istemeyen bir hale dönüştüm artık. 2-3 insanla yetinir hale gelmişim ama bu daha çok rahatsız etmeye başladı. Çünkü gerçekten koca telefonda sadece 2-3 kişiyi arar oldum neredeyse. Geçenlerde yeni biriyle tanıştım ve sadece tek yaptığım şey dinlemek, dinlemek ve dinlemek. Eski aktifliğimi vs kaybedip iyice pasif bir insan olmuşum. Bu yazıya devam ederim daha sonra şimdi yazacak bir şey çıkmıyor. Şarkı güzel olmayınca bir şey olmuyor...

22 Mart 2018 Perşembe

Ruh törpülenmesi

Merhaba günlük bu gün nasılsın? (iğrenç espri ile başlayalım)

Son zamanlarda kendimde keşfettiğim şey, iyice körelmiş olmam. Eski neşem, yaratıcılığım, enerjim vs. puf oldu. Belki kendimi saçma bir yalnızlık durumu içerisinde hissettiğim için olabilir ama gerçekten eridiğimi hissediyorum. Eskiden sadece bir kelimeden üç tasarım çıkarabilen ben şu an boş layerlar ile kardeş kardeş bir hayat sürüyorum. Eski halime nasıl döneceğim hakkında en ufak bir fikir yok. Çizgi film, karikatür dergisi vs deneyeceğim bakalım...

Bu iş sadece grafik, tasarım vs etkilemedi, fotoğraf çekmemi de engelliyor. İçimden bir normalize ben çıktı resmen. 9-6 plaza insanı oldum. Silkelenip kendime gelip eski eğlenceli zamanlarıma dönmem lazım. Bununla ilgili arkadaşımın yaptığı yorum bana en mantıklı gelenlerden biri oldu. İnsanları mutlu etmekten ve saçma insanlarla beraber olmaktan artık kendimi yorduğumu, kendimi kaybettiğimi onlara dönüştüğümü söyledi. Haksız da sayılmazdı baktığında hiç istemediğim hatta kınadığım çıkarcı, ruhsuz, gıybetçi insan olmuştum. Kâr olarak sayılacaksa en azından o durumdan kurtuldum ama şu an eski yaratıcılığım, eski enerjim yok. Sevgili bile bulmaya çalışmıyorum... (Evet ben) Her şeyden vazgeçiş gibi salakça triplere girmediğimi ummaktan yapabileceğim başka bir şey yok. Şükretmekten nefret eden bir insan olarak şu an bile yaşlı teyze gibi halime şükreder oldum...

Etrafımdaki insanları değiştirmeye başladım ama yarattığı zararları kapatmadan kendimi tam hazır hissedemiyorum. Potansiyelimi ortaya koyamamak çok acı... Benden gerizekalı insanların sadece benden daha girişken olduğu için benden ileride olduğu görmek üzücü. Hala okulda aldığı notlarla övünen insanların bir yerlere gelip saçma sapan triplere girmesi bana acı veriyor. O beyinsizlerden ne farkım var diye düşünüyorum... Tek fark girişkenlik.

Şu andan örnek vermek gerekirse, yaptığım işin teknik alt yapısı vs. bende varken girişkenlik olmadığı için kekolo gibi kendimi arkaplanda tutuyorum. Denyolar önüme geçmiş ilerliyor.
Aslında bu işi düzeltmenin yolu basit ama o yol pek öyle olmuyor.... Antideprasan atasım var ama onuda almayı kendime yakıştıramıyorum. Her olay olduğunda ilaca yapışan kekololar gibi olmak istemiyorum. Benim her şeyi çözüp buraya minnoş minnoş şeyler paylaşmaya dönmem gerek..

7 Ocak 2018 Pazar

Hoş geldin 2018

Bok gibi  girdiğim yılın tabi ki güzel bir girişinin olması beklenemezdi. İnsanlar beni hiç bir zaman haksız çıkarmıyorlar. "4S" klişesine girmek istemiyorum ama gerçekten insanlara iyi davrandıkça ya da onları düşündükçe değeriniz düşüyor ama insanları düdükledikçe sevilen insan oluyorsunuz. Bunu bana her zaman tekrardan anlatan insanların çevremde olmasından dolayı çok şanslıyım. Ha dersen ki sen bunu biliyorsun bir şey yapıyor musun? diye... Cevabım hayır olur ben hala keko gibi insanların iyiliği için çırpınıp kendimi bitiriyorum ama karşılığı yok.

İnsanlara artık bir şey öğretmekten vaz geçmek istiyorum çünkü "ben söylemiştim" lafını etmekten sıkıldım, insanları düşünmek istemiyorum çünkü iyi günde olmak bir şeyi değiştirmez. Kendimi insanlarla uğraşırken kaybettiğimi gördüm. Kişiliğimi, tarzımı vs. beni siklemeyen, dibe çeken insanlar için çırpındığımı anladım (Evet yine anladım). Peki ne yapacağım yeniden kendim olmak için çalışacağım. Düşmeden kalkmayı öğrenemezsin ( Migros kişisel gelişim kitapları- S.23 ).

Bu sefer ki yazı kısa oldu bilmiyorum belki kaldırırım sonradan ama yeni bir oluşum içine girmeyi tekrardan deneyeceğim. Kendine bakmadan başka insanları yargılayan kekolardan uzaklaşıp kendim olup belki bir tutam iyileşebileceğim. Tabi uzun dert listem biterse....

10 Aralık 2017 Pazar

Geldim yine buralara....

    Yine buralara düştüm.... Her seferinde bir şeyler düzeldiğinde başka şeyler bozuluyor ya da ben küçük bir psikopata dönüştüm. Eski hayatımı ya da eski yaşadıklarımı arkada bıraktım dediğim zamanlarda yine saykolardayım. Gerçi bu seferki hafif diğerlerine göre ama yinede küçük olsa da mide bulandırmaya yetiyor.

     İnsan ilişkilerinde mükemmel bir insan olmasam da ( -ki hiç değilim ) en azından ilişkilerimde biraz iyi seçim yapabiliyordum ( şunu yazarken kendim inanmadım amk ). Her seferinde ilişkilerimde en değişik insanları mı seçiyorum yoksa sıkıntı bende mi onu merak ediyorum çünkü baktığımda ya aldatılıyorum ya da ilişki saçma sapan bir boyuta gelip, ilişki olmaktan çıkıyor. Sadece karşılıklı " evet süperim, evet sende süpersin canım " pışpışlamasına dönüşüyor. Sevmenin sevilmenin önüne geçip karşılıklı bir tatmin aracı oluyor. 23 yaşında büyümemiş bir insan olarak her ne kadar hoşuma gitse de arkama baktığımda bir şeylerin temelinin olmadığı görmek koyuyor. Yaşıtlarım evlendi vs. geyiği yapmayacağım ama en azından bu yaşa kadar gelmiş ve ciddi bir ilişkimin olmaması garip geliyor. Ha illa ki olması mı gerekiyor? Bilmiyorum belki kendi büyüttüğüm şeylerden biridir belki.

     Sadece bazı şeyleri kıskanmaya başladığımı hissediyorum. İnsanları, yaşadıklarını vs. ama bu kıskandığım hayatlar " instagram hayatları " değil. Hayatı paylaşabilen, mutlu, tatlış insanlar. Kendime baktığımda genelde bol tartışmalı ama iki tarafında birbirini tatmin ettiği ilişkilerle doluyum. O yüzden baktığımda boşluğum var ve hayatta her şey seks değil. ( %70 hala olabilir ).
Yanlış insanların yıllarca peşinde koşmuş olabilirim ama koşmadıklarımında hali de ortada. Biraz suçu kendimde aramaya başladım. Mesela bir kadında aradığım ne? Doyasıya seks mi? Uzun uzun sarılıp uyumak mı? yoksa bu kadar basit şeylerin üstünde bir şeyler mi? Cevapları bulduğum zaman belki mutluluğu bulacağım... yani en azından bu konuda. İtiraf etmem gerekirse hala büyümedim, hala sorumluklarından kaçabilen, hala hayatı sadece dünyada kendim varmış gibi yaşayan biriyim bel ki bu sebep oluyor ya da insan ilişkilerimin iyi olmadığı için sosyal medyaya kaçıp tanıştığım insanlar. Her ne olursa olsun yorulduğumu hissetmeye başladım artık. Hayatımda çoğu şeyi rayına oturtmuş bir dönemde gereksiz varoluşsal sorunlar üretmeye başladım ama gerçekten arkama baktığımda gördüklerimi kendimi sorgulamama neden oluyor. Arkama baktığımda sadece 3 kişi görüyorum onun harici koca bir yalnızlık var. Bunun bünyede yarattığı bir yük var.....

    Bu yalnızlıkla savaşıyorum gibi bir klişe laf etmeyeceğim çünkü bunu yaratan benim ve şuanda bu salaklığın cezasını da ben çekiyorum. Her ne kadar tüm yazılarımın ortak bağlandığı nokta bu olsa da bunu hala yenemediğim için ve kimseye anlatamadığım için buraya kendimi döküyorum. Belki dizinde uyuyabildiğim birini bulduğum zaman sıkıntılarım hafifler. Belki okuyan için çok sikkoş dertler olabilir ama benim gibi aşırı duygusal bir insansanız gerçekten birinin sizi sevmesi ya da sevilmenin değerini bilirsiniz. Çoğu insanla çoğu güzel şeyi yaşadım zaten şu zamana kadar ama kalbime dokunan biri.... Beni alıp büyütebilecek bir kadın? Ha bu kendimi ona bırakacağım, o beni çözsün her şeye hazırlasın vs. gibi sorumluluk yüklemek değil. Bu sadece artık çocukça yaptığım şeylerden sıyrılıp artık gerçek bir ilişkide, gerçek bir hayat sürme isteği diyebiliriz aslında. Yoksa kimseden beni taşımasını isteyemem ki kendimi bu hale getiren benim ve kendi bokumu gayet temizleyebilirim ( inşallah ). İyice defterimi Esra Erol tadına çevirdim....

   Büyümek istiyorum ama artık. Kendimi, sorumluluklarımı, hayatımı kabul etmek istiyorum. Bunu antideprasan gülümsemelerinde aramaktansa birinin gülüşünde aramak istiyorum. Mutluluğumu paylaşabileceğim biriyle.... ( DİKKAT! Konu damara bağlanmaktadır! ). Whatsappı açıp da mutluluğumu paylaşabileceğim birini bulamamak.... ( çokta bağlanmadı be sanki? Yazarken Mihriban dinlersem tabi olmaz... ).  Kendimi, kendime kanıtladığım zaman belki de büyümüş olacağım ya da biriyle bir hayat olduğumda ki o zamana kadar burada yine imla katliamı yapmaya devam edeceğim...

20 Temmuz 2017 Perşembe

Çifte kişilikli

     Selamlar, uzun süredir yazmıyordum ya da belki uzun süredir içmiyordum. Şimdi biraları çaktım ( Lütfen onlar Bomonti ) Şu an yazlığın bahçesinde havuzu izleyerek yazıyorum. Peki neden yazıyorum? Çünkü insanlardan nefret edecek yeni şeyler öğrendim.

      İnsanların doğal olarak bir egosu var ama bunun seviyesi ya da ne kadar dizginlediğin önemli. Benim burada seveceğim vs diye ağladığım kız hakkında iyice ilginç şeyler öğrendikçe dahada soğuyorum insanlardan. Bir insan tabi ki kendini yüksek göstermek ister ama bunu yaparken yalanla yapan çok ezikçe geliyor bana. Birinin sana olan davranışlarına karşı olan tavrını insanlara yalanla göstermek kadar yavşakça bir şey var mı? Açıklamak gerekirse arkadaşın bize anlattığı " ya bennn istemiyom o zorluyo taaammmı " tadında masalların gerçeği karşısında kinin onunla iki ileri bir geri taktiğiyle oynayıp onun duygularıyla oynaması. Tabi ki oynayan yavşağı savunmayacağım ama bu yapılan durum bana çok rezil geliyor. Kimse sana böyle bir durum da dalga geçmeyecek iken vs kalkıp böyle " yha ben istemiyom " demek daha rezilce. Şimdi kalkıp ben bu insana bir daha ne güvenirim ne de kalkıp iş yaparım. Ha diyebilirsiniz ki " lavuk sen onu anlatan adamın iki lafına mı kaldın " diye haklı olarak ama olayın içinde biri olduğu için tabi ki inanacağım ayrıca inandıranlar utansın.

     Neyse böyle saçma sapan insanlardan ayrılırsak başlıkta ki konuya gelebiliriz. Hastalık hastası bir insan olabilir belki psikoloji konusunda. Baktığım da benim savaşım genellikle kendimle, nasıl diye soracaksanız şöyle açıklayabilirim, bir eyleme başlayacakken üçe bölünüyorum bir yanım yap gitsin ne olacak amk derken diğer tarafım yapma lan bak böyle böyle olur, götünde patlar diyor. Ben de ortada bu içimde ki kavganın bitmesini bekliyorum ki genelde bitmiyor ( 10 küsür senedir mesela )
Bu hayatımın geneline yayılmış bir şey aslında. Kız konularından tutun da normal insan ilişkilerine kadar. Her saniye kendi kendime bir kavga veriyorum ve  bu kavgaları ya kaçarak susturuyorum ya da alkolle söndürüyorum ki genel tercihim. Bu tercihimin sebebi korkmak vs değil, öyle anlaşılmasın bu tamamen artık yorulmam dan. Bunun mesela genel yaşamda başka bir yansıması sosyal hayatta o da " lan herkesin arkadaşı var sende edinmelisin herkesle tanışmalısın " ile " yapma saçma salak tripler ile ne uğraşacaksın siktir et " arası bir kavga... İşte bu kavgaları söndürebildiğim bir an kendim için baya büyük bir adım atmış olacağım. Belki o zaman beni seven kişiyi bulabilirim.


    Şu hayatta şu saçmalık yüzünden bir çok şans kaçırdım bunlar, aşk, iş vs ne istersen var ve artık ben bu işten yoruldum artık kendimden emin bir şekilde işlere saldırmak istiyorum ki bunun mümkünlüğü de sevmediğim psikologlardan geçiyor. Bakalım bu sefer kimlere para savuracağım gerçekten merak ediyorum...  Bu işlerden biraz kurtulmak için diksiyon kursu, spor vs düşünüyorum, belki biraz kendimi düzeltirsem bu durum da düzelebilir. Deneme yanılma yapma şansımı kullanmak istiyorum özgürcesine....

    Konuyla alakasız da buradan abazaların amk. Lan gitmişsiniz herkesin ya götünü kaldırmışsınız ya da öyle şeyler yapmışsınız ki kızlar saçma sapan korkak egolu bünyeler haline gelmiş. Bize de yazık oğlum şu kızların ayarlarını bozmayın, sizden sonraki gelecek kişilere de nasıl bulmak istiyorsanız öyle bırakın la.... Tam güzel kız diyorum, kız fazla egodan kezbanus olmuş... Kardeşim yazıktır günahır....

   Yazıyı bitirmeden önce yine alakasız konulardan accık bir şeyler yazdım ama bu sefer evin bahçesinde havuz izleyerek yazdım. ( Bunun havasını bir beş yüz kere falan daha atacağım... ). O yüzden kısa oldu çünkü manzara çok güzel. Ben manzarayı izlerken siz de yorum yapın, okuyun vs bir şeyler yapın işte....

25 Haziran 2017 Pazar

Sen naber ya?

Üni. bitti, insanlar gitti.... Yeni bir hayat için ilk fırsatı yakaladım ve bu sefer son saveden devam etmek yerine New Game i seçtim.  İnsanlarda hata aramayı bırakıp birazda kendime bakmaya başladım ve hatanın bir kısmının bende olduğunu anladım. Mesela o hatalardan biri insanlara aşırı açık ve yardımcı olmam, onların hayatında sadece bir kullanılacak nesne olmamı sağlıyor. ( bunu her yazıda yazıyorum sıkıldınız evet. ).

Bu hatalardan diğeri de benim korkaklığım kaynaklı aman yabancıya gitmeyeyim kafası... Bu yüzden durmadan yakınımda ki insanlara gidip hayatımı bok etmeyi çok seviyorum <3. Yakından biri olunca onun çevresi de yakınında oluyor ve onlara taşşak konusu oluyorsun. ( Sikik sikik öneriler vs. çok tatlışsınız yhaaa ). Bu hatayla bağlantılı bir başka hatam kamusal yayın yapmam aşıkken... Kimse de demiyor ki bana Ulan angut niye anlatıyorsun insanlara al öyle olursa böyle olur diye... 

İnsanları sevince bokunu çıkarma üstüme olmadığı için o salak nasıl karşı cansı poşetlersiniz yazılarında ki alfacık erkek asla olamadım. Ben genelde en başta dünyanın en mutlu insanı yapmaya odaklı bir malım. ( sonra millet gidiyor boşta kalınca dönüyor ve anlamadığımı sanıyor...) Tamam saf olabilirim  ama o kadar değilim lan. Senin ve senin gibilerin ne bok yemeye döndüklerini o kadar iyi biliyorum ki, biri kıçınıza tekmeyi basıyor ya da egonuzun üstüne çıkıyor hop bana. Niye çünkü ben sizin motor ustanızım dimi akü.... ( Lan eğlenceli yazacaktım sinirlendim. Hayır arka fonda da Hit The Road Jack çalıyor oysa ki ). Benim bu ilgi ve sevilme abazalağım ve bu yaptım hataları saymadığımız zaman dışarıda ki insanların daha büyük saçmalar halde olduğu ortaya çıkıyor. Onlar daha çok suçlu hakim bey!.

Yeni hayatımın ilk meyvelerini nasıl topluyorum peki? İlk iş geçmişe olan özlemi bırakıp önüme baktım. ( O ne lan kaç senem yendi akü. Kendisine buradan hayatında mutluluklar diliyorum. ) Artık ben çabalamayacağım böyle insanlar için, artık hayatımda dengesiz bireylere yer yok. ( Lütfen bu konuyla ilgili klişe önerilerinizi kendinize saklayınız. ) İkinci işim ise yukarıda bahsettiğim o tekme yiyen ablaların ego tamir toolbox ı olmayı bıraktım, şu an siz beni takmıyorsanız ben sizi duble takmıyorum lan tavrın dayım ve bu tavrı çok sevdim çünkü ben gidince paşa paşa geliyorlar ama gelmesinler artık hayatımda böylelerine yer yok.

Yeni atılım ne olacak diye merak eden varsa.... Bu sefer ki adım çevreyi gereksiz insanlardan arındırıp hayat kalitemi yükseltmek olacak. Boş insanlara senelerimi, aylarımı harcadım boş yere, onun için sizlere baybay demek istiyorum. ( Size küçük çıkar dünyanızda mutluluklar ).  Bir de artı şu abazalığı hemen bırakmalıyım... İki ilgi gösterene gitmemeyelim. Mutluluğa olan umudumu böyle salak şeylerle kaybetmek istemem. Artık bir değişim içindeyim inşallah memleketimize huzur ve mutluluk getirecek. ( Tuna ve Yıldız'ın şarkısı ne güzelmiş lan. Evet mağaradan yeni çıktım çok komik evet....

Bu aralar biraz asosyal gibi takılıyorum ama eskilerle dertlenmektense önüme baktığım için durum bu. İnşallah bu başlangıçta minnoş tatlış insanlar olacak. Sevgili konusuna gelirsek isteğim devam ediyor ama bu sefer öyle bir anda atlamayacağım... Gerçek aşkın peşindeyim, yorgunum a dostlar....
Kamu spotuna bağlamak istemiyorum yazıyı ama durumlar bu şekil değişiyoruz. Yazında biraz kitap okuyayım da bari yazım kurallarından kurtulayım ... Buradan sevgili arkadaşıma selam gönderiyor ve merak etme TDK yı ezberleyip yutacağıma söz veriyorum.... Yazıyı bitirirken sevin ve sevilin temennisinde bulunmak istiyorum, hayat tek olmak için kısa.... Paylaşın, beraber mutlu olun efenim.
( Bende şu şarkıyı bir 1700 kez dinleyeyim...